Sosyal Medya

Coğrafyamız

Kızıldeniz’de bir Türk adası: Sevâkin

Efsaneler bir tarafa bırakılacak olursa, Sevâkin’le ilgili ilk kayıtlar M.Ö. 3000’lere kadar uzanır. Zira Eski Mısır’ın Firavunlar döneminde, uzun müddet Sevâkin bu bölgenin tek limanı oldu.



Prof. Dr. Cengiz Tomar - AA

Gizemli ve kozmopolit bir geçmiÅŸe sahip olan Sevâkin, Sudan’ın kuzey-doÄŸusunda, bugün Arap dünyasında bildiÄŸimiz pek çok ÅŸehirden daha kadim ve özel bir tarihe sahip. 20 km uzunluÄŸunda ve 3 km geniÅŸliÄŸinde bir halicin nihayetinde yer alan bir ada Sevâkin. O nedenle Ä°stanbul BoÄŸazı ile bitiÅŸ noktasındaki Prenses adalarını andırmakta. Bu eÅŸsiz konumu tarih boyunca bu adayı bir çekim merkezi haline getirmiÅŸ.

OrtaçaÄŸ Ä°slam coÄŸrafyacıları bu kadim adada cinlerin yaÅŸadığını zikrederler. Halk arasında Sevâkin cinleriyle alakalı pek çok efsane anlatılır. Hatta isminin bile Arapça “sevâhu cin” (cinler inÅŸa etti) veya “seb’a cin” (yedi cin) ibarelerinden Sevâkin’e dönüştüğü ifade edilir bu efsanelerde. Hz. Süleyman döneminde cinlerin buraya hapsedilmesinden dolayı adanın isminin Arapça “sicn” (hapishane) kelimesinden geldiÄŸi de söylenir. Ama doÄŸru ve daha bilimsel olanı Sevâkin kelimesinin Arapçada çarşı manasına gelen “sûk”tan türemiÅŸ olması veya bir yerde ikamet eden manasına gelen “sâkin” kelimesinin çoÄŸulu olması. Bu iki kelimenin de yerleÅŸim ve ticaretle alakalı olması, adanın çok eski dönemlerden beri meskûn bir mahal olduÄŸunun iÅŸareti olmalı.

Efsaneler bir tarafa bırakılacak olursa, Sevâkin’le ilgili ilk kayıtlar M.Ö. 3000’lere kadar uzanır. Zira Eski Mısır’ın Firavunlar döneminde, uzun müddet Sevâkin bu bölgenin tek limanı oldu. 18. Hanedandan Kraliçe HatÅŸepsut zamanında önemli bir ticaret limanı olarak ortaya çıktı. MeÅŸhur II. Ramses (M.Ö. 1279-1213) Sevâkin’i Kızıldeniz ile Hint okyanusunda seyrüsefer eden donanması için bir üs olarak kullanmaktaydı. Böylece Uzak DoÄŸu ve Hindistan ile Mısır arasındaki ticaret güvenlik altına alınmaktaydı. Bu dönem boyunca Sudan topraklarından çıkarılan altın ve deÄŸerli taÅŸlar Sevâkin limanı vasıtasıyla ihraç edilmekteydi.

M.Ö. 332’de Mısır’ı ele geçiren Büyük Ä°skender’in ardından II. Ptolemaios Filedelfos’un (MÖ. 283-246) keÅŸif filosu Sevâkin’i çok beÄŸenince ada iÅŸgal edildi. Bu dönemde alınan tedbirlerle Sevâkin, Mısır ile yapılan fildiÅŸi, altın, deve kuÅŸu ve köle ticaretinin de merkezi oldu. Hindistan’dan gelen pirinç, baharat, ahÅŸap ve benzeri ürünler ise hep Sevâkin’den Afrika ve Mısır piyasasına sevk edilmekteydi.

Müslümanlar Medine’den önce ilk hicretlerini HabeÅŸistan’a yapmışlardı. Ä°slam’ın ilk döneminde Sevâkin’e yerleÅŸen Müslümanlar bölge halkı ile evlenerek zaman içinde adada mukim kabilelerin Müslüman olmasını saÄŸladılar. Bu açıdan Sevâkin halkı pek çok ÅŸehir ve bölgeden çok daha önce Müslüman oldu. 10. yüzyıldada yaÅŸamış olan Hemdani, Müslüman Sevâkin’den bahseden ilk Arap müelliftir. Hatta Haçlılar 1176’da bugünkü Ãœrdün’ün Kızıldeniz’deki tek limanı olan Akabe’de donanma kurup Sevâkin’e de taarruz etmiÅŸlerdi. Ancak adanın tamamıyla MüslümanlaÅŸması ise Osmanlılardan evvel OrtadoÄŸu’nun en büyük devleti olan Türk Memlûkler eliyle oldu. Dolayısıyla Sevâkin’deki Türk hâkimiyetini Osmanlılarla deÄŸil, 1264 yılından itibaren Memlûklerle baÅŸlatmak icap eder. Zira bu tarihten itibaren Memlûkler Sevâkin’e Bice kabilesinden emirler atamakta ve buradan vergi almaktaydı. Arap coÄŸrafyacıları Sevâkin halkının Müslüman Bice kabilesi olduÄŸunu ittifakla kaydederler.

Tarih boyunca Afrika’dan hac için Mekke’ye ulaÅŸmanın en kolay yolu da hep Sevâkin limanı olmuÅŸtu. Liman Cidde ve Mekke ile daima iliÅŸki içinde oldu. OrtaçaÄŸlar boyunca her ülke ve milletten tüccarlar Sevâkin’e yerleÅŸerek ticaret yapma imkanı bulmuÅŸlardı. Bu nedenle Sevâkin’de ölen Mısırlı tacirlerin mirası meselesi sonu gelmeyen sorunlar listesi halinde Memlûk devletinin tarih kayıtlarına geçmekteydi. Memlûk gemilerine saldıran Sevâkinli korsanlar da sık sık gönderilen birliklerle cezalandırılmaktaydı.

15. ve 16. yüzyıllarda Arap yarımadasına saldıran Portekizliler Sevâkin’e pek çok defa hücum etti ve hatta 1540’da adayı yaÄŸmaladılar. Ancak Arap topraklarını hâkimiyet altında tutan iki Türk devletinden önce Memlûkler, ardından Osmanlılar bölgeyi Portekizlilere karşı korudular. Günümüzde bazı Körfez ileri gelenlerin mesnetsiz ve tarihi realiteye tamamen aykırı iddialarının aksine, ÅŸayet Memlûkler ve ardından Osmanlılar olmasaydı, bugün Arap yarımadası Portekizce konuÅŸan Katoliklerden oluÅŸacaktı. Zaten Memlûklerin ardından Müslüman Sevâkin halkı da Portekiz tehdidine karşı Osmanlı hâkimiyetini tanıdı.

Nitekim Yavuz Sultan Selim’in Mısır’ı fethettiÄŸi 1517’den itibaren Sevâkin’e gelen Osmanlılar, burada su kuyuları yaptırmıştı. Ancak dönemin kaynaklarından anlaşıldığına göre, Sevâkin’in kesin olarak Osmanlı idaresi altına girmesi 1554’te olmuÅŸtu. Bu yıllarda Özdemir PaÅŸa Osmanlıların HabeÅŸ eyaletini tesis etmiÅŸ, merkezini de Sevâkin olarak tayin etmiÅŸti. Bu yıllarda Mısır’a baÄŸlı bir sancak ÅŸeklinde teÅŸkil edilen Sevâkin’in ilk Sancak beyi Abdülbâki Bey, ilk kadısı ise Abdülvehhab Efendi’ydi. Bir yıl sonra, 1555’te Özdemir PaÅŸa Sevâkin merkezli HabeÅŸ BeylerbeyliÄŸine atandı. Böylece HabeÅŸ eyaletinin ele geçirilmesi ve burada hakimiyet kurulması, stratejik Sevâkin limanı üzerinden mümkün oldu. Daha sonra HabeÅŸ Eyaleti’nin merkezi daha güneyde Musavva’ya kaydırılmıştı. 17. yüzyılda Sevâkin’i ziyaret eden Evliya Çelebi, ÅŸehri çepeçevre saran kale ve surlarından bahseder.

Müslümanların iki kutsal ÅŸehri olan Mekke ve Medine’nin özellikle Portekiz saldırılarına karşı korunmasında, HabeÅŸistan içlerine Osmanlı nüfuzunun yayılmasında ve Mısır’ın güneyindeki Said bölgesinin hakimiyetinde stratejik önemi haiz olan Sevâkin, Osmanlı devletinin zayıfladığı esnada emperyal güçlerin iÅŸtahını tekrar kabarttı. 1869’da SüveyÅŸ kanalının Fransızlar tarafından açılmasına baÄŸlı olarak Kızıldeniz’deki ticari trafiÄŸin artması, Hindistan’a ulaÅŸan yollarda hakimiyet kurmak isteyen Ä°ngilizlerin dikkatini Sevâkin’e yöneltti. Bu bölgede Fransız-Ä°ngiliz rekabetini fark eden Osmanlılar da Sevâkin’le alakalı çeÅŸitli projeler geliÅŸtirdiler. 1865’ten itibaren Mısır hıdivi Ä°smail PaÅŸa’nın yönetiminde olan Sevâkin bundan sonra süratle Ä°ngiliz nüfuzu altına girdi. 1884’ten itibaren ise bir Ä°ngiliz valinin atanmasıyla farklı bir evreye geçildi.

Ä°ngiliz sömürgeciliÄŸine karşı Sudan’da Mehdilik hareketi bilinen dini-siyasi hareketi baÅŸlatan Muhammed Ahmed bin Seyyid’in müntesiplerinden Sevâkinli Osman Digna ve derviÅŸlerinin hareketi de Sevâkin’in kurtarmak için yeterli olmadı. Ä°ngiliz kuvvetlerinin başında bulunan Lord Kitchener Sevâkin’i bölgedeki harekatın merkez üssü olarak kullandı. 1899’da yapılan anlaÅŸmayla Sevâkin resmen Ä°ngiliz hakimiyeti altına girdi. Ancak Ä°ngilizler 1904’te Sevâkin’in çok yakınında Port Sudan’ı kurarak ÅŸehrin hayat damarlarına ölümcül darbeyi indirmiÅŸ oldular. Uzun yıllardır metruk bir vaziyette kalan, binlerce yıllık bir tarihe sahip olan bu ada, umarız elden çıkışından 150 yıl sonra, tıpkı tarihte olduÄŸu gibi, tekrar Türklerin elinin deÄŸmesiyle eski canlılığını kazanır.

[Prof. Dr. Cengiz Tomar Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığı görevini yürütmektedir]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.